Toros Dağları’nın eteğinde yer alan Adana, iki milyonu aşan
nüfusuyla Türkiye’nin altıncı büyük şehridir. Batıda Mersin, kuzeyde Niğde ve Kayseri, doğuda
Osmaniye, Kahramanmaraş ve Hatay ile komşu olan Adana’da Akdeniz iklimi görülmektedir.
Otantik lezzetleriyle ün kazanan şehir, zengin tarihiyle de ziyaretçilerin ilgisini
çekmektedir. Adana’ya gittiğinizde mutlaka uğramanız gereken yerleri şöyle sıralayabiliriz: Adana
Atatürk Müzesi, Taş Köprü, Büyük Saat Kulesi, Kazancılar Çarşısı, Adana Sinema Müzesi, Arkeoloji
Müzesi, Anavarza Antik Kenti, Seyhan Baraj Gölü. Havayolu operasyonlarının gerçekleştirildiği
Şakirpaşa Havalimanı, Adana şehir merkezine 5 km uzaklıktadır.
Ürdün‘ün başkenti ve en büyük şehri olup ülkenin siyasi,
kültürel ve ticari merkezi olarak konumlanan Amman, MÖ 7000 yılında kuruldu. Amman; Lut Gölü’nün
35 kilometre kuzeydoğusunda, Akdeniz’in 110 kilometre doğusunda ve Kudüs’ün 65 kilometre
doğusunda yer alıyor. Amman 635 yılında Müslümanların eline geçti; 1516’daysa Yavuz Sultan
Selim’in Mısır seferi sırasında Osmanlı topraklarına katıldı.
Amman şehri, keskin bir şekilde ikiye ayrılıyor: Şehrin doğu kesimi geleneksel bir İslam
şehri olup eteklerindeki barınaklarda çok sayıda Filistinli mülteci yaşıyor. Batı kesimi ise
yeşillik içinde olup kafeler ve sanat galerileri bulunuyor. Kraliyet Sarayı doğu kesiminde, Meclis
ise batı kesiminde yer alıyor. Önemli bir sanayi merkezi olan şehirde on dört üniversite bulunuyor.
Bunlardan Ürdün Üniversitesi Amman’daki en büyük üniversite olarak dikkat çekiyor.
Şehrin en eski tarihi yapılarından birisi Amman’ın kurulduğu yedi dağdan biri üzerinde
bulunan Amman Kalesi. Cilalı taş devrine tarihlenen kale Bizans, Emevi, Roma gibi pek çok medeniyete
ev sahipliği yapmış. Altı bin kişilik kapasiteye sahip Amman Roma Tiyatrosu’nun tarihiyse 2. yüzyıla
uzanıyor. Amman’ın merkezinde yer alan, vitray süslemeleriyle ünlü Kral 1. Abdullah Cami, 20.
yüzyılda inşa edilmiş. Amman’da görülmesi gereken bir diğer yer de 743-744 yıllarında inşa edilen
Mşatta Sarayı. Ayrıca şehrin merkezindeki Arkeoloji Müzesi de zengin bir koleksiyona sahip.
Türkiye’nin başkenti Ankara kendine has şehir kültürüyle, yerli
yabancı pek çok turistin ilgi odağı haline gelmiştir.
Esenboğa Havalimanı üzerinden havayolu ulaşımının gerçekleştirildiği kent sene boyunca her
ay ziyaret edilebilir. Ankara seyahatiniz boyunca Anıtkabir, Atakule, Ankara Kalesi, Samanpazarı,
Beypazarı, Mogan Gölü, Tunalı Hilmi Caddesi, Kuğulu Park, Eymir Gölü, Atatürk Orman Çiftliği’ni
keşfetmenizi tavsiye ediyoruz.
Amsterdam, Hollanda‘nın başkenti ancak ülke, hükümetin ve
meclisin bulunduğu Lahey’den yönetiliyor. Şehir; ülkenin batısında, Kuzey Hollanda eyaletinde
yer alıyor. Amstel Irmağı’nın kıyısında, 12. yüzyılda bir balıkçı köyü olarak kurulan Amsterdam,
bugün ülkenin en yüksek nüfusa sahip şehri. İsmi de Amstel ırmağının üzerine kurulan su bendi
(dam) olan Amstelredamme’ın zamanla Amsterdam’a dönüşmesinden geliyor.
Amsterdam, çoğunlukla 17. yüzyıldan kalma yapılarıyla, Avrupa’daki en köklü kent dokularından birini
barındırıyor. Kentin eski bölümü iç içe geçmiş ay biçimindeki kanallardan oluşuyor. Bu kanalların
iki yakasındaki tarihi evlerin bir bölümü bugün ev, geri kalanıysa kamu ya da özel işyeri olarak
kullanılıyor. Amsterdam’ın en turistik noktası Dam Meydanı, dünyanın birçok yerinden ziyaretçi
akınına uğruyor. Amsterdam’da müzeler bölgesi olarak adlandırılan Museumplein’de ziyaret edilecek
yerlerin başında, içinde Rembrandt’ın Gece Devriyesi (Night Watch) eserinin de yer aldığı,
Rijksmuseum geliyor. Amsterdam’ın bir diğer ünlü müzesi de Van Gogh Müzesi. Ayrıca Yahudi
soykırımının simgelerinden Anne Frank’ın iki sene boyunca saklandığı ev, günümüzde Anna Frank Müzesi
olarak hizmet veriyor. Kentin en eski yerleşim yerleri arasında bulunan Begijnhof, 14. yüzyıldan
kalan evleriyle ziyaretçilerin akınına uğruyor. Amsterdam’ın en eski dini yapısı gotik mimariye
sahip Oude Kerk (Eski Kilise). Merkezin biraz dışında bulunan Vondelpark yemyeşil ve huzurlu
atmosferiyle Amsterdam’ın en büyük parkı.
Türkiye’nin en ünlü turizm kenti olan Antalya, Akdeniz
Bölgesi’nde yer almaktadır. Turunçgillerin merkezi olan şehirde Akdeniz İklimi hüküm
sürmektedir. Antalya’yı yıl boyunca rahatça ziyaret edebilirsiniz.
Antik kent
sayısı bakımından ülkemizin en zengin şehri olma unvanına sahip şehirde gezilip görülmesi gereken
yerleri şöyle sıralayabiliriz: Olympos, Kaleiçi, Aspendos, Side Antik Kenti, Köprülü Kanyon, Beldibi
Mağarası, Karain Mağarası, Patara, Konyaaltı Plajı, Termessos, Kemer. Antalya uçuşları, Antalya
Havalimanı kullanılarak gerçekleşmektedir.
Atina’nın adının kaynağı, mitolojideki savaş tanrıçası
Athena'dır. Kozmopolit ve modern bir şehir olan Atina, antik çağlarda da önemli bir ticaret ve
kültür merkeziydi.
Şehre Akdeniz iklimi hakimdir. Yazlar sıcak ve kurak,
kışlar serin ve yağışlı geçer. Bahar ayları Atina’yı ziyaret etmeniz için en uygun zamandır.
Akropolis, Zeus Tapınağı, Plaka Çarşısı, Metaxourgio, Kotzia Square, National Historical Museum,
Omonia Square başlıca görülmesi gereken noktalardır. Uçuşlar Atina Elefterios Venizelos Uluslararası
Havalimanı üzerinden gerçekleştirilmektedir.
Bir liman şehri olan Bakü; Kafkasların en büyük şehri, en önemli
kültür ve ticaret merkezi. Şehirde yaşayanların büyük çoğunluğunu Azerbaycanlılar oluşturuyor.
Bakü Limanı, Hazar Denizi’nin en önemli limanı. Ayrıca Bakü, 2006 yılında faaliyete geçen Bakü
Tiflis Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın (BTC) da çıkış noktası.
İnşaatı 2013
yılında tamamlanan ve Bakü’nün en yüksek yapılarından olan Alev Kuleleri (Flame Towers), ülkenin
simgesi olarak kabul ediliyor. 2000 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren İçeri Şehir adlı
bölge, Şirvanşahlar döneminde yapılmış. Ayrıca Şirvanşahlar Sarayı, Kız Kulesi ve Azerbaycan Devlet
Filarmonisi de şehirde görülecek diğer tarihi yapılar arasında yer alıyor. Şehirde tiyatro,
kütüphane, sinema ve diğer kültürel mekânlara sık rastlanıyor. Ünlü mimar Zaha Hadid tarafından
tasarlanan ve 2012 yılında hizmete açılan Haydar Aliyev Kültür Merkezi, bugün şehrin en önemli
kültürel yapısı konumunda. Lonely Planet’in sıralamasına göre Bakü, gece hayatı için dünyanın en
önemli on gidilecek yerinden biri olarak gösteriliyor.
İsviçre’nin kuzeybatısında bulunan Basel, 170.000’in üzerinde
nüfusu ile İsviçre’nin Zürih ve Cenevre’den sonraki en büyük üçüncü şehri. Almanya ve Fransa’ya
da komşu olan Basel’de şehre çalışmak için günlük giriş çıkış yapan kişi sayısı yüz binin
üzerinde.
Basel’in içinden Ren (Rhein) Nehri, şehri Büyük Basel ve Küçük
Basel olarak ikiye ayırıyor ve nehrin üzerinde iki bölgeyi de birbirine bağlayan beş köprü
bulunuyor. Bunlar arasında tam ortada bulunan Rheinbrücke’nin (Ren Köprüsü) 1225 yılında yapımına
başlanmış olup 1244’te kullanıma açılmış ve birçok süreçten geçerek günümüzdeki halini almış. Şehrin
merkezi Marktplatz, insanların buluşma noktası. Basel’in en önemli turistik bölgelerinden biri olan
Basel Manastırı, İsviçre Ulusal Miras Listesi’nde yer alıyor. Yaklaşık kırk farklı müzeye ev
sahipliği yapan Basel’de dünyanın en eski sanat koleksiyonuna sahip Güzel Sanatlar Müzesi bulunuyor.
Ayrıca Antikalar Müzesi, Kültür Müzesi, Tarih Müzesi, Ticaret Müzesi ve Tinquely Müzesi de görülmeye
değer. “Basel’in Kapısı” olarak da bilinen ve 15. yüzyılda ticari malların Fransa’dan girişi için
kullanılan Spalentor, şehrin simge yapılarından. Basel göz alıcı çeşmeleriyle ünlü; Augustiner,
Gemsberg, Holbein, Cathedral Mount ve Tinguely bunlardan birkaçını oluşturuyor.
Aynı zamanda bir eyalet olan Berlin, Almanya’nın başkenti ve en
büyük şehri. Berlin, Kuzey Almanya’da Spree ve Havel nehirlerinin arasındaki kumluk bölgeye
kurulu. 2. Dünya Savaşı öncesinde 6,1 milyon kişinin yaşadığı şehirde 2018 itibariyle 3,75
milyon kişi yaşıyor. Berlin, 1961’den 1990’a kadar “utanç duvarı” olarak da bilinen Berlin
Duvarı ile Doğu ve Batı Berlin olarak ikiye bölünmüştü.
18. yüzyıla tarihlenen
Brandenburg Kapısı, şehrin simge yapılarından biri. Alman Parlamento Binası olarak hizmet veren
Reichstag, özellikle cam kubbesiyle ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. UNESCO Dünya Kültür Mirası
Listesi’nde yer alan ve beş farklı müzeye ev sahipliği yapan Müzeler Adası’nda adını İzmir’in
Bergama ilçesindeki antik kentten alan Pergamon Müzesi dikkat çekiyor. Ayrıca Avrupa’nın en önemli
Yahudi müzelerinden, Berlin Yahudi Müzesi de ziyaret edilecek yerler arasında bulunuyor.
Doğu Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olan Beyrut
tarihi boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Tarihi milattan önce 5 bin yılına
kadar uzanan şehir Fenikeliler, Roma, Bizans, Osmanlı ve Arap kültüründen izleri
barındırmaktadır.
Hem Müslüman hem de Hristiyan nüfusun yoğun olarak yaşadığı kentte çok sayıda tarihi kilise
ve cami bulunuyor. Tarihi St. George Katedrali ve St. Elias Katedralleri şehrin Ortodoks mirası
yapıları olarak öne çıkmaktadır. Bir haçlı kilisesi olarak 1291 yılında kurulan ve Memlük işgalinden
sonra şehrin merkez camine çevrilen El Ömer Cami, Sultanahmet Cami’ne benzerliğiyle öne çıkan
Mohammed Al-Amin Cami gibi önemli dini yapıların bulunduğu şehirde, aynı zamanda Roma Dönemi’ne ait
kalıntılar, 2. Abdülhamit’in tahta geçmesi şerefine yapılan 25 metre yüksekliğinde Hamidiye Saat
Kulesi gibi önemli tarihsel ve kültürel yapılar da merkezde görülebilir.
Muğla’nın en turistik ve popüler destinasyonların biri olan
Bodrum tatilcilerin önde gelen tercihleri arasında yer alıyor.
Bodrum sayısız plajı, denizi ve koylarıyla özellikle yaz aylarında çok sayıda turist
ağırlıyor. Önemli tarihi yapıların da bulunduğu kentin en gözde noktalarından biri de kenti tepeden
gören Bodrum Kalesi. Bodrum aynı zamanda çok sayıda üzüm bağı, deniz ürünleri ve yöresel zeytinyağlı
yemekleriyle gastronomi meraklısı ziyaretçilerin ilgisi çekiyor.
Antik dünyanın yedi
harikasından biri olan Halikarnas Mozolesi bugün görülemese de, Mozole taşlarının Bodrum Kalesi’nin
yapımında kullanıldığı biliyor. Mozole’nin kalıntılarının bulunduğu kazı alanını Bodrum kent
merkezinde ziyaret etmek mümkün.
Almanya’nın işlek bir liman ve sanayi şehri olan Bremen, Kuzey
Denizi’nden 77 kilometre içeride Weser Irmağı kıyısında yer alıyor. Bremen ve Kuzey Denizi’nden
yalnızca 16 kilometre içeride olan Bremerhaven, ülkenin Hamburg’dan sonraki önde gelen limanı.
Bremerhaven Limanı, Bremen’e ulaşmak için Weser Irmağı’ndan geçemeyecek kadar büyük gemiler için
1827’den sonra yapıldı. Her ay bu limana yüzlerce gemi yanaşıyor ve bu gemilerdeki yükler
mavnalarla Bremen’e taşınıyor. Tersane ve atölye ve havuzlar kilometrelerce yer tutuyor.
Demiryolları şehri Almanya’nın belli başlı sanayi şehirlerine bağlıyor.
Bremen’in kalbi, içinde en eski yapıların, Roland Heykeli ve Belediye Binası’nın da yer aldığı
Marktplatz meydanı. Bremen’in en eski kilisesi olan St. Peter’s Katedrali’nin kulesine çıkılarak
şehir tepeden izlenebiliyor. Galeriler, kitapçılar, hediyelik eşya dükkânları ve müzelerle dolu
Böttcherstraße, şehrin dinamik caddelerinden. Bremen’deki yeşil alanların başında Der Bürgerpark ve
Botanika geliyor.
Adı bataklığın içindeki yerleşim yeri anlamına gelen Brüksel,
birkaç yüzyıl önce bataklığın kurutulması sonucu ortaya çıkmış bir şehir. Belçika’nın başkenti
Brüksel’de vatandaşlık edinmek diğer Avrupa Birliği ülkelerine kıyasla daha kolay olduğu için
1960’lardan itibaren kayda değer bir yabancı kökenli nüfus da buraya yerleşmiş. Başta Faslı
Araplar, ardından çoğu Emirdağ, Afyon kökenli Türkler ve eski bir Belçika sömürgesi olan Kongolu
Afrikalılar, köken sıralamasında ilk üçü oluşturuyor.
Tarihi binalarla dolu
Grand Place, şehrin merkezi. Brüksel Belediye Binası olarak kullanılan Hotel de Ville, Kent
Müzesi’ne ev sahipliği yapan Breadhouse, Manneken Pis heykeli başta olmak üzere şehrin simgesi
sayılan birçok yapı burada yer alıyor. Ayrıca St. Micheal ve St. Gudula Katedrali, Borsa Binası,
Basilica of the Sacred Heart, Kraliyet Sarayı, Cinquantenaire Parkı da görülecek yerler arasında
bulunuyor. Her biri 18 metre çapındaki dokuz küreden oluşan Atomium’da en yüksekteki küre Brüksel'in
panoramik görüntüsünü izlemek isteyen turistlerin uğrak noktası. Şehrin en ilgi çeken bir diğer
mekânı da Çikolata Müzesi; burada tadım yapabilir, Belçika çikolatalarına dair bilgi
edinebilirsiniz.
Çok sayıda uluslararası kuruluşun merkezinin bulunduğu
Cenevre’nin nüfusunun yarıya yakınını yabancılar oluşturuyor. Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret
Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Kızılhaç Örgütü, CERN fizik laboratuvarı gibi
kurumlar, Cenevre’de bulunan önemli uluslararası kurumlardan bazıları.
Kent çok
sayıda tarihi yapı da barındırıyor. 12. yüzyılda yapımı tamamlanan St. Pierre Katedrali, Rus
Ortodoks Kilisesi gibi tarihi yapıların yanı sıra kent merkezi aynı zamanda turistlerin uğrak
noktası haline gelmiş çok sayıda tarihi parka da sahip. 200 farklı bitki türüne ve 140’dan fazla
ağaç türüne sahip Bastion Parkı bir botanik bahçesi olarak 205 yıl önce oluşturulmuş.
Önemli
tarihi tiyatro ve konser yapılarının bulunduğu Cenevre’de kültür ve sanat meraklısı ziyaretçiler
için önemli binalar, müze ve sergi alanları da bulunuyor. Büyük Cenevre Tiyatrosu, Victoria Hall
gibi binalarda tiyatro izlemek veya bir konsere gitmek sanatsever turistlerin aktivelerinin başında
geliyor. Yine kent merkezinde bulunan çok sayıda modern sanat galerisi de sanatseverlerin yoğun
ilgisine maruz kalıyor.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin merkezinde yer alan Diyarbakır,
9.000 yıllık geçmişe sahip bir şehirdir.
Diyarbakır’ı ilk kez ziyaret eden bir kişinin dikkatini öncelikle kenti saran surlar çeker.
5,5 km uzunluğundaki surlarda 82 farklı burç ve 4 ana kapı bulunmaktadır. Bu kapılar sırasıyla
Mardin Kapı, Urfa Kapı, Su Kapısı ve Harput Kapı’dır. Bahar ayları bu kadim şehre gitmek için en
uygun mevsimdir. Diyarbakır ve çevresinde muhakkak ziyaret etmeniz gereken noktaları sıralayalım:
Şehir Burçları, Ulu Camii, Malabadi Köprüsü, Dört Ayaklı Minare, Gazi Caddesi, Bakırcılar Çarşısı,
Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi.
Dortmund, Almanya’nın yedinci büyük şehri. Dortmund-Ems Kanalı,
Avrupa’nın en büyük kanalı olup şehri Dortmund Limanı ile Kuzey Denizi’ne bağlıyor. Şehirde
kömür ve demir işletmeleri de bulunuyor. Belediye alanının yarısı suyolları, parklar, tarlalar,
korular ve yeşil alanlar ile kaplı olduğu için Dortmund’un bulunduğu eyalet “yeşil metropol”
olarak da biliniyor.
Şehrin merkezinde eski pazar meydanı olan Alter Markt yer alıyor; burada ortaçağ döneminden
kalma bir çeşme bulunuyor. Turistlerin uğrak noktalarından biri de Borussia Dortmund takımının
maçlarının yapıldığı Signal Iduna Park Stadı; stadın içinde yer alan futbol müzesi, ziyaretçilerin
ilgi odağı. Çok sayıda müzeye sahip şehirde eski bir bira fabrikası olan Dortmunder U, günümüzde
kültür ve sanat merkezi olarak kullanılıyor. Şehrin en eski kilisesi Marien Kilisesi’nde ortaçağdan
kalma eserlerin sergilendiği bir bölüm de bulunuyor. Şehri panoramik izleyebileceğiniz Florian
Kulesi, içerisinde barındırdığı restoranıyla da turistler için bir çekim noktası. Zengin bitki
çeşidine sahip Garten Rombergpark, doğa yürüyüşleri için de ideal.
İrlanda’nın başkenti ve en büyük şehri olan Dublin, ülkenin doğu
kıyısında yer alıyor. BBC’nin 2003 yılında Avrupa genelinde 112 kent ve kırsal kesimden 11.200
kişiye uyguladığı bir ankette Dublin, Avrupa’nın yaşanacak en iyi başkenti, İrlanda ise
Avrupa’nın en mutlu ülkesi seçilmiş. Dublin, yılda dört milyonun üzerinde ziyaretçisiyle, Paris
ve Londra’dan sonra Avrupa’da en çok ziyaret edilen başkent unvanına sahip.
Tarihi 1204 yılına uzanan Dublin Kalesi, şehrin turistik noktalarının başında geliyor. Kalenin hemen
yanında yer alan Christ Katedrali, şehrin en eski yapılarından biri. İrlanda’nın koruyucu azizine
adanan Aziz Patrick Katedrali aynı zamanda Güliver’in Gezileri kitabının yazarı Jonathan Swift’in
başpapazlık yaptığı yer olarak biliniyor. İrlanda’nın en eski ve saygın üniversitelerinden; Oscar
Wilde, Jonathan Swift, Samuel Beckett gibi isimlerin mezun olduğu Trinity College’in bahçesinde
gezebilir, kütüphanesini ziyaret edebilirsiniz. Şehirle özdeşleşmiş Guinness Bira Fabrikası’nda
tadım yapabilirsiniz.
Almanya’nın Düsseldorf şehri, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin
başkenti ayrıca Düsseldorf Vilayeti´nin de merkezi. Ren Nehri kıyısında kurulmuş olan bu moda ve
fuar şehrinin, kuzeyinde Ruhr Bölgesi, güneyinde ise Köln bulunuyor.
Şehir adını Düssel Deresi’nden alıyor. Nüfusu 620.000 civarında olan Düsseldorf, dünyaca ünlü sanayi
fuarları ile tanınıyor. Düsseldorf şehir merkezinde yer alan meyhane ve birahaneleriyle ünlü
Altstadt Semti halk arasında dünyanın en uzun barı olarak anılıyor. Eyaletin en büyük havalimanı
Düsseldorf Uluslararası Havalimanı burada yer alıyor.
İskoçya’nın başkenti olan Edinburgh, Glasgow’un ardından ülkenin
ikinci büyük kentidir. Şehrin alametifarikası Orta Çağ ve Georgian dönemlerini yansıtan
benzersiz mimarisidir.
Yıl boyunca puslu ve yağışlı bir havanın hakim olduğu
şehri 12 ay boyunca ziyaret edebilirsiniz. Zira Edinburgh’da farklı mevsimlerde geçireceğiniz her
dönem size kendine has görsel şölenler sunacaktır. Başlıca keşfedilmesi gereken noktalar arasında
Edinburgh Kalesi, Circus Lane, Dean Village, Victoria Street, Royal Mile ve Grassmarket yer
almaktadır. Edinburgh’a havayolu ulaşımı, şehir merkezine 12 kilometre uzaklıktaki Edinburgh
Havalimanı üzerinden sağlanmaktadır.
Avrupa’nın kuzeybatı kıyısında bulunan Eindhoven, Hollanda’nın
güneyinde yer alıyor. 2016 yılı verileri baz alınarak yapılan ölçümle göre yaklaşık 336 binlik
bir nüfusa sahip olan Eindhoven Amsterdam Rotterdam, Lahey ve Utrecht’in ardından ülkenin 5.
büyük şehri konumunda.
Hollanda’nın genelinde olduğu gibi düz bir arazi
üzerine kurulu şehir, Amsterdam ve diğer kıyı şehirlere nazaran deniz seviyesinden yüksek olduğu
için o meşhur kanallara Eindhoven’da rastlamanız güç. Düzenli bir plana sahip olan bu şehirde birçok
park da bulunuyor.Trafik sorunu bulunmayan kentte kiralayacağınız bisikletlerle rahat rahat
istediğiniz noktalara gidebilirsiniz.
Doğu Anadolu Bölgesi’nin dördüncü büyük kenti olan Elazığ,
Mezopotamya ile Anadolu arasında konumlanmıştır.
Eski Harput’un devamı niteliğindeki şehir ‘’Doğu’nun İncisi’’ olarak anılır. Harput Kalesi,
Meryem Ana Kilisesi, Hazar Gölü, Golan Kaplıcaları ve Buzluk Mağarası Elazığ’da keşfedilmesi gereken
noktalardır. Şehre uçuşlar Elazığ Havalimanı üzerinden gerçekleştirilmektedir.
Yüz ölçümü bakımından ülkemizin en büyük dördüncü şehri
Erzurum’dur.
Türkiye’nin en soğuk illerinden biri olan Erzurum’da sert karasal iklim hakimdir; kayak ve
snowboard tutkunları için bu yönden benzersiz bir lokasyon olma özelliğine sahiptir. Erzurum’da
mutlaka görülmesi gereken başlıca zenginlikler arasında Tortum Gölü, Tortum Şelalesi, Çifte Minareli
Medrese, Üç Kümbetler, Erzurum Kalesi, Palandöken Kayak Merkezi ve Yedigöller sayılabilir. Erzurum
Havalimanı şehir merkezine 16 kilometre uzaklıktadır.
Main Nehri kıyısında kurulmuş olan Frankfurt, 730.000’den fazla
nüfusuyla Hessen Eyaleti’nin en büyük; Almanya’nınsa beşinci büyük şehri. Günümüzde Frankfurt
sadece Almanya değil; Avrupa çapında da önemli bir finans, fuar ve de hizmet merkezi. Alpha
World Cities olarak adlandırılan tek Alman büyükşehir. Frankfurt; Avrupa Merkez Bankası’na,
Almanya Merkez Bankası’na, Frankfurt Borsası’na ve Frankfurt Fuarı’na ev sahipliği yapıyor.
Merkezi konumu sayesinde Frankfurt Havaalanı’na, Merkez Gar’a, Frankfurt kesişim
noktasına ve dünya çapında en yoğun otoyol ağına sahip olmasıyla Avrupa’nın en önemli trafik düğüm
noktalarından biri.
Römerberg, ortaçağdan beri Frankfurt’un idari merkezi. Bu tarihi meydan, renkli binaları ve
heybetli Frankfurt Katedrali ile turistleri kendine çekiyor. Palmengarten, Frankfurt Johann Wolfgang
Goethe-Üniversitesi’ne ait dev bir botanik bahçesi. Şehirde Alman Mimarlık Müzesi, Alman Film
Müzesi, Goethe Evi Müzesi gibi çok sayıda müze yer alıyor. Frankfurt’un en yüksek binalarından Main
Tower, muhteşem şehir manzarası sunuyor, ayrıca içerisinde bir restoran da mevcut.
Zengin mutfağı ile Gaziantep, gastronomi tutkunları için
muhakkak uğranması gereken lezzet duraklarının başında yer alır.
Akdeniz iklimi ile birlikte karasal iklim özelliklerini de taşıyan Gaziantep’i ziyaret
etmek için en ideal zaman bahar aylarıdır. Gaziantep Kalesi, Zeugma Müzesi, Bakırcılar Çarşısı,
Arkeoloji Müzesi, Huzur Yaylası muhakkak görülmesi gereken yerlerin başında gelir. Havayolu
ulaşımının sağlandığı Gaziantep Havalimanı şehre 20 kilometre mesafededir.
Fındık diyarı Giresun, tarih boyunca pek çok uygarlığa ev
sahipliği yapmış bir kenttir. Sene boyunca çoğunlukla yağışlı olan şehir, maviyle yeşilin bir
araya geldiği nadide doğal güzellikleri ziyaretçilerine sunmaktadır.
Giresun ve çevresine Ordu Giresun Havalimanı üzerinden uçuşlar gerçekleşmektedir. Giresun’a
gittiğinizde muhakkak görmeniz gereken noktalar şöyle sıralanabilir: Giresun Müzesi, Kümbet Yaylası,
Fiskobirlik Fabrikası, Giresun Kalesi, Giresun Adası.
İskoçya’nın en büyük kenti unvanına sahip olan Glasgow, Clyde
Nehri’ni merkez alarak kurulmuştur.
Ilıman ve yağışlı bir hava durumunun
etkisindeki şehri sene boyunca ziyaret edebilirsiniz. George Meydanı, Stirling Şatosu, Kelvingrove
Müzesi, Glasgow Katedrali, Glasgow City Chambers, Glasgow Bilim Merkezi’ni mutlaka keşfetmenizi
öneriyoruz. Son olarak sıkı bir futbolseverseniz, Celtic-Rangers derbisini bu kentte
deneyimleyebilmek elbette kıyas kabul etmez.
Hamburg, Almanya’nın ikinci büyük şehri olmakla beraber kendi
başına ayrı bir eyaleti de oluşturuyor. Hamburg, Avrupa Birliği’ndeki en büyük altıncı metropol.
Almanya’nın dünyaya açılan kapısı olarak da dillendirilen bu şehir, unvanını Almanya’nın en
büyük limanına sahip olmasından alıyor.
Şehrin sembollerinden Rathaus, Hamburg Belediye Sarayı ve parlamento binası
olarak hizmet veriyor. Aynı zamanda halka açık sergiler ve konserlerin de düzenlendiği Rathaus,
geniş meydanıyla şehrin hareketli yerlerinden. Elbe Nehri’nden geçen gemiler için deniz feneri
işlevi de gören St. Micheal Kilisesi, dünyanın en uzun deniz fenerlerinden biri. Kilise kulesinden
şehrin panoramik manzarası da seyredilebilir. St. Michaelis Kilisesi’nin kulesine çıkarak şehri
tepeden izleyebilirsiniz. Bir kanalda kütükler üzerinde inşa edilmiş evleriyle etkileyici bir
atmosfere sahip Speicherstadt, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Hamburg’un simge
yapılarından Elpphilharmonie, Elbe Nehri üzerindeki bir yarımadada yer alan, dünyadaki en büyük ve
akustik olarak en ileri konser salonlarından biri.
Hannover, Almanya’nın Aşağı Saksonya (Niedersachsen) eyaletinin
başkenti ve Almanya’nın en büyük fuar kenti. Dünyaca ünlü Expo fuarı 2000 yılında burada
yapıldı. Ayrıca her yıl düzenlenen Cebit Bilişim Fuarı ile şehirde turist akını yaşanıyor.
Hannover, 2. Dünya Savaşı’ndan çok zarar gördüğü için tarihi yapıları günümüze
kadar ulaşamamış olsa da şehirde çok sayıda park ve yeşil alan bulunuyor. Şehrin sembollerinden
Rathaus, Hamburg Belediye Sarayı ve parlamento binası olarak hizmet veriyor. Aynı zamanda halka açık
sergiler ve konserlerin de düzenlendiği Rathaus, geniş meydanıyla şehrin hareketli yerlerinden. Elbe
Nehri’nden geçen gemiler için deniz feneri işlevi de gören St. Micheal Kilisesi, dünyanın en uzun
deniz fenerlerinden biri. Kilise kulesinden şehrin panoramik manzarası da seyredilebilir. St.
Michaelis Kilisesi’nin kulesine çıkarak şehri tepeden izleyebilirsiniz. Bir kanalda kütükler
üzerinde inşa edilmiş evleriyle etkileyici bir atmosfere sahip Speicherstadt, UNESCO Dünya Mirası
Listesi’nde yer alıyor. Hamburg’un simge yapılarından Elpphilharmonie, Elbe Nehri üzerindeki bir
yarımadada yer alan, dünyadaki en büyük ve akustik olarak en ileri konser salonlarından biri.
Tarihsel ve kültürel zenginlikleriyle taçlanmış Hatay şehri,
Akdeniz Bölgesi’nin kraliçesidir.
Paleotik Dönem’den bu yana farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış olan kenti ziyaret etmek
için en uygun zaman bahar aylarıdır. St. Pierre Kilisesi, Titus Tüneli, Hatay Arkeoloji Müzesi, Uzun
Çarşı ve Atatürk Caddesi’ndeki havayı muhakkak solumalısınız. Hatay uçuşlarınız için İskenderun
Havalimanı’nı kullanmanızı tavsiye ediyoruz.
Helsinki
Ülke
Finlandiya
Vize
Schengen
Dil
Fince. Halkın çoğunluğu Fince konuşur ve İsveççe de konuşulan ikinci
yaygın dildir.
Finlandiya‘nın başkenti ve en büyük şehri olan Helsinki, ülkenin
güneyinde Finlandiya Körfezi’nin kıyısında yer alıyor. Büyük Helsinki Bölgesi, Helsinki’nin
başta komşu şehirleri Espoo, Vantaa ve Kauniainen olmak üzere çevresindeki banliyö kentlerinden
oluşan şehir merkezini içeriyor. Bir milyondan fazla nüfusa sahip dünyanın en kuzeydeki
metropolitan alanı olan Helsinki, Avrupa Birliği’nin en kuzeydeki başkenti. Helsinki,
Finlandiya’nın başlıca siyasi, eğitim, finans, kültür ve araştırma merkezi gibi pek çok önemli
alanda rol oynuyor.
Şehrin meydanı Kauppatori, Belediye Binası ve Başkanlık Sarayı'na ev sahipliği yapıyor.
Neoklasik mimari üsluba sahip Ortodoks kilisesi Tuomiokirkko, 1852 yılında inşa edildi. Büyük bir
kayanın oyulması sonucu oluşturulan Temppeliaukio, mimar kardeşler Timo ve Tuomo Suomalainen
tarafından tasarlandı. Harika bir akustiğe sahip kilise, yıl içinde pek çok etkinliğe de sahne
oluyor. Ayrıca şehirde National Museum of Finland ve Kiasma Contemporary Art Museum da görülecek
yerler arasında sayılabilir. Kauppatori Meydanı’ndan feribotla ulaşılan Suomenlinna, irili ufaklı
sekiz kara parçasını kapsayan bir ada. Zengin kültürel tarihe sahip bu adada, karlar altında ya da
yemyeşil doğasında her mevsim yürüyüş yapmak çok keyifli.
İstanbul, dünyanın en önemli metropollerinden biridir. Bizans
İmparatorluğu, Eski Roma ve Osmanlı İmparatorluğu’nu bağrına basmış olan nadide şehirde gezilip
görülmesi gereken noktaları saymakla bitmez.
İki kıtaya birden yayılmış olan ‘’Yedi Tepeli Kent’’ günümüzde farklı kültürlere sahip
onlarca insana beşiklik etmektedir. Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii, Ayasofya Camii, Gülhane
Parkı, Karaköy, Galata Kulesi, Çamlıca Tepesi, Yerebatan Sarnıcı, Kadıköy, Beşiktaş Çarşısı,
İstiklal Caddesi, Beyoğlu, Haliç, Piyerloti Tepesi, Kapalıçarşı ve daha pek çok çekim noktası sizi
bekliyor. İstanbul Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı vasıtasıyla uçuşlarınızı
gerçekleştirebilirsiniz. İstanbul, her mevsimde ayrı güzellikler barındırdığı için, yılın her ayında
ziyaret edilebilen nadir kentlerin başında gelir.
Fransa ile Almanya sınırında yer alan Karlsruhe,
Baden-Würtenberg eyaletinin önemli kentlerinden biridir. Almanya’nın önde gelen federal
mahkemelerinden birini barındıran şehirde bu nedenle çok sayıda kamu görevlisi yaşamaktadır.
Şehir merkezinde çok sayıda müze ve tarihi yapının görülebileceği Karlsruhe’nin en çok
ziyaret edilen mimari yapılarının başında Karlsruhe Sarayı geliyor. Kaleleri ile meşhur
Baden-Würtenberg eyaletinin diğer şehirlerinde olduğu gibi Karlsruhe’de görülmesi gereken önemli
yapılardan biri Gottesaue Kalesi.
Tarihi yapıların yanında çok sayıda sanat galerisi ve müze
Karlsruhe’yi ziyaret eden turistlerin uğrak noktaları arasında yer alıyor. Ayrıca kentte
gezilebilecek diğer alanlar arasında Karlsruhe Botanik Bahçesi ve kenti tepeden gören Türmberg yer
alıyor.
Kars özellikle son senelerde Doğu Anadolu gezisine çıkan seyahat
tutkunlarının en önemli uğrak noktası haline gelmiştir.
Zengin mutfağı, kış sporları için sahip olduğu geniş imkanları, eşi benzeri olmayan mimari
eserleriyle Kars size şu güzellikleri vaat ediyor: Kars Kalesi, Çıldır Gölü, Sarıkamış, Ani
Harabeleri, Katerina Köşkü. Kars uçuşlarınız için Harakani Havalimanı’nı kullanabilirsiniz.
İç Anadolu bölgesinin en önemli kentlerinden biri olan Kayseri,
kış turizmi, tarihi yapıları ve gastronomisi ile turistlerin tercih ettiği şehirlerden biri.
Özellikle çok sayıda Selçuklu ve Osmanlı yapısının bulunduğu kentte Kayseri Saat Kulesi,
Mimar Sinan Evi, Gevher Nesibe Hastahanesi, Hunat Hatun külliyesi gibi önemli tarihi yapılar
bulunuyor. Çok sayıda dini yapı, özellikle türbe ve camiler kenti inanç turizmi açısından cazip
haline getiriyor. Surp Krikor Lusavoric Ermeni Kilisesi de ziyaretçilerin tercih ettiği yapıların
başında geliyor.
Erciyes Dağı ile Türkiye’nin önde gelen kış turizmi destinasyonlarından biri
olan Kayseri özellikle kış aylarında kayak merkezinde binlerce turisti ağırlıyor. Bunun yanında
Kayseri mantısı, pöç, pastırma, kurşun aşı, tahinli yaprak sarması gibi çok sayıda yerel lezzet de
Kayseri’yi ziyaret edenlerin beğenisini topluyor.
Akdeniz’de, Türkiye’nin güneyinde yer alan Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti (KKTC), Kıbrıs Adası’nın kuzeyinde yer alıyor. Toplam 3.355 kilometrekare
yüzölçümüne ve 313.626 kişilik nüfusa sahip Kuzey Kıbrıs’ın ekonomisinde en büyük etkiyi turizm
ve eğitim sektörleri gösteriyor. Beş yıldızlı büyük otelleri, plajları, güzel havası ve
kumarhaneleri sayesinde her yıl binlerce turistin ilgi odağı. Özellikle Türkiye’den giden
ziyaretçisi oldukça fazla.
Akdeniz ikliminin hâkim olduğu Kuzey Kıbrıs’a gitmek için her mevsim uygun olsa da temmuz
ve ağustos ayları çok sıcak geçer ve deniz sıcaklıları da yüksek seyreder. Bu sebeple rahat bir
deniz tatili yapmak isteyenler Kuzey Kıbrıs’a daha çok mayıs-haziran ile eylül-ekim aylarında
ziyaret edebilir.
Ercan Havaalanı’nın bulunduğu Lefkoşa, Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nin en büyük şehri. Buradaki Girne
Kapısı, Venedik Sütunu, Selimiye Cami ve Machairas Manastırı şehirde görülmesi gereken yerler
arasında bulunuyor. Girne şehri, eğlence ve deniz turizmin merkezi. Girne Kalesi ve kalenin içinde
yer alan Batık Gemi Müzesi, Ağa Cafer Paşa Cami ve Boğaz Şehitliği, şehirde gezilecek kültürel
yerler arasında sayılabilir. Gazimağusa şehrindeki Glapsides Plajı, ziyaretçilerin uğrak noktasıdır.
Ayrıca Gazimağusa’da yer alan şehir surları, Salamis Antik Kenti, Lala Mustafa Paşa Cami, St.
Barnabas Manastırı, Namık Kemal Zindanı ve İkiz Kiliseler görülmesi gereken yerler arasında yer
alıyor.
Mevlana'yı daha iyi anlamak ve anmak için her sene 7-17 Aralık
tarihleri boyunca Mevlana Haftası’na ev sahipliği yapan Konya, Türkiye’nin otantik kentlerinden
biridir.
Türkiye’nin yüz ölçümü bakımından en geniş şehri olan Konya’ya genel olarak karasal iklim
hakimdir. Kente gidildiğinde mutlaka keşfedilmesi gereken noktalar arasında Mevlana Türbesi, İnce
Minare, Alaaddin Tepesi, Arkeoloji Müzesi, Meram Bağlar, Kilistra Antik Kenti sıralanabilir. Konya
Havalimanı, şehir merkezine 18 dakika uzaklıktadır.
Kopenhag
Ülke
Danimarka
Vize
Schengen
Dil
Danca. İngilizce de şehirde yaygın olarak konuşulan bir dildir.
Bir İskandinav şehri olan Kopenhag, Danimarka’nın başkenti ve en
kalabalık şehri. Kopenhag, Danimarka’nın Sjaelland Adası’nın doğusunda yer alıyor. Kopenhag’ın
İsveç ile arasında sadece Oresund Boğazı kadar mesafe bulunuyor ve 2000 yılından beri 2 şehir
birbirine Oresund Köprüsü ile bağlı. Danimarkalılar her araştırmada dünyanın en mutlu halkı
olarak gösterilir. Kopenhag’a gittiğinizde gerçekten de Danimarkalıların çok mutlu olduğunu zira
refah seviyelerinin çok yüksek olduğunu ve çok iyi kalitede kamu hizmeti aldıklarını görürsünüz.
Mutluluk bulaşıcı olsa gerek, Kopenhag’a gidenler de kendilerine çok mutlu ve huzurlu hissetmeye
başlarlar.
Kopenhag’da 1480 yılında kurulan Kopenhag Üniversitesi ve Danimarka Teknik Üniversitesi yer
alıyor. 2002’de hizmete açılan Kopenhag metrosu sayesinde şehir merkezindeki ulaşımın dışında çevre
ilçelere ulaşım da büyük ölçüde kolaylaşmış durumda.
Bir zamanlar ticaret limanı olarak kullanılan Nyhavn Kanalı, günümüzde şehrin önemli merkezlerinden
biri konumunda. Andersen ve Walt Disney’in de ziyaret ettiği Tivoli Bahçeleri, 1843 yılında kuruldu.
Belediye Binası’na çok yakın bir konumda bulunan bahçeler; egzotik mimarisi, tarihi binaları ve
eğlence dolu lunaparkı ile şehrin önemli noktalarından biri. Aynı meydana bakan dört ayrı yapıdan
oluşan Amalienborg Sarayı, Mimar Nicolai Eigtved tarafından 1750’li yıllarda tasarlanmış, şehrin
önemli yapılarından biri. Rokoko tarzı dış süslemeye sahip görkemli yapı, yılda binlerce yerli ve
yabancı turisti ağırlıyor. Kent merkezi sınırları içerisindeki Slotsholmen Adası üzerinde yükselen
Christiansborg Sarayı, günümüzde kraliyet ailesi tarafından çeşitli etkinlikler için kullanılıyor.
Yapının içerisinde ayrıca Devlet Bakanlığı, Danimarka Parlamentosu ve Yüksek Mahkeme faaliyetlerini
sürdürüyor. Şehrin en önemli simgelerinden biri de Küçük Deniz Kızı heykeli. Edvard Eriksen
tarafından bronz ve granit malzeme kullanılarak 1913 yılında yapılan heykel, bira imalatçısı Carl
Jacobsen’in Andersen’in masalından ilham alınarak sahnelenen bir bale gösteriminden etkilenmesi
sonucunda yapılmış. Avrupa’nın en eski gözlemevi unvanının sahibi Rundetaarn bu şehirde yer alıyor.
Zamanında astronomi faaliyetlerinin sürdürülebilmesi için inşa edilen kulede bugün sanat, kültür,
tarih ve bilim temalı sergiler düzenleniyor. Ülkenin en büyük sanat müzesi konumundaki SMK – The
National Gallery of Denmark yine bu şehirde. Müze, bünyesinde 9 binden fazla heykel ve tablo ile 24
binin üzerinde kâğıda basılı eser barındırıyor. Yeşil renkli bakır kubbesi ile etkileyici bir
görünüm sergileyen Frederik Kilisesi, şehrin önemli simgelerinden. Mermer Kilise adıyla da anılan
dini yapının zemin katında teologları ve din adamlarını tasvir eden bir dizi heykel bulunuyor.
Köln’ü iki kelimeye sığdıracak olursak ‘’Festivaller Şehri’’
tanımını yapabiliriz. Sene boyunca renkli deneyimler sunan festivallerin başında şubat ayındaki
Köln Karnavalı gelmektedir.
Ilıman ve yağışlı bir iklime sahip olan Köln
şehrine uçuşların gerçekleştirildiği Bonn Havalimanı şehre 18 kilometre uzaklıktadır. Yaz ayları
kenti ziyaret etmek için ideal zamandır. Köln Katedrali, Faleknluhst Sarayı, Ren Nehri kıyısında
Noel vakti kurulan Noel Pazarları, Çikolata Müzesi ve Köln Hayvanat Bahçesi uğramanız gereken
başlıca keşif noktalarıdır.
Leeds, seneler boyunca İngiltere’nin önemli tekstil
merkezilerinden biriydi. Yıl boyunca ziyaret edebileceğiniz kente ılıman ve yağmurlu hava
hakimdir.
Leeds’e uçuşlar şehir merkezine 11 kilometre mesafedeki Bradford Havalimanı üzerinden
gerçekleşmektedir. Ripley Şatosu, Leeds Kanal Bahçeleri, Royal Armouries Müzesi, Harewood House,
Roundhay Park ve Renk Müzesi’ni rotanıza eklemenizi öneriyoruz.
İngiltere’nin başkenti Londra, köklü bir geçmişe sahip.
Londra’da bilinen ilk yerleşimler 2 bin yıl öncesine dayanıyor. Şehre ilk yerleşenlerin ise
‘Keltler’ olduğu biliniyor. MÖ 43’de Roma İmparatorluğu şehre “akan nehir” anlamına gelen
Londonium ismini vermiş. Londonium, zamanla London (Londra) ismine evrilmiş. Hâlâ monarşi ile
yönetilen bu şehirde hepimizin aşina olduğu Buckingham Sarayı’nın da bazı kısımları ziyarete
açık halde.
İsmini 14 tonluk çanından alan Big Ben & Westminster Sarayı,
Londra’nın simge yapılarından biri. 11 kata ve 96,3 metre yüksekliğe sahip olan gotik saat kulesinin
sesi 14 kilometre uzaklıktan bile rahatlıkla duyulabiliyor. Aynı zamanda parlamento toplantılarının
da gerçekleştiği Westminster Sarayı 1016 yılında kraliyet ailesi adına inşa edilmiş. London Eye ise
şehrin önemli simgelerinden bir diğeri. 135 metre yüksekliğindeki dönme dolap, 2000 yılında Thames
Nehri yanına inşa edilmiş. Alanında dünyanın eskisi sayılan British Museum hem şehrin hem de ülkenin
önemli yapılarından. Müze, eki çağ yapıtları, sikkeler ve madalyalar bölümü, baskılar ve çizimler
bölümü ve insanlık müzesi adı altında sergilen etnografi bölümü olmak üzere toplam dört bölümden
oluşuyor. Londra’nın kalbinde yer alan 150 hektarlık Hyde Park, çok önceleri kraliyet ailesinin
avlanma alanı olarak kullanılsa da 1536 yılında park haline getirilerek halkın kullanıma açıldı.
Amiral Horatio Nelson komutasındaki Birleşik Krallık donanmasının Fransızları ve İspanyolları
yendiği savaştan adını alan Trafalgar Meydanı, şehrin önemli meydanlarından biri. Bir diğer önemli
yapı ise 1886-1894 yılları arasında inşa edilen Tower Bridge. Dünyanın en ünlü baskül tipi köprüsü
olarak anılan köprü, inşasının tamamlandığı dönemde mühendislik harikası olarak değerlendirilmişti.
Oxford Street ise şehrin bir diğer önemli noktası. Günümüzde yüzlerce markaya ev sahipliği yapan
cadde, dinamik yapısını her zaman koruyor. Kent merkezinin kuzeyinde yer alan Camden Town, hareketli
yapısı ve zengin alışveriş, eğlence olanaklarıyla geniş kitleleri kendisine çekebilen bir başka
popüler yerleşim bölgesi. Marie Grosholtz tarafından 1835 yılında açılan Madame Tussauds Müzesi,
Londra’nın önemli mekânlarından biri. Tarihi şahsiyetlerin, politikacıların, film yıldızlarının,
alanlarında başarılı sporcuların hatta ünlü katillerin kusursuz benzerlikteki balmumu heykelleri
burada sergileniyor. Son olarak şehrin en önemli noktalarından bir diğeri de Shakespeare’s Globe.
Yıl boyunca Shakespeare oyunlarının sergilendiği sahne, yılın farklı dönemlerinde binlerce seyirciyi
ağırlıyor.
Fransa‘nın güneydoğu tarafında yer alan bu şehir, konum olarak
da Marsilya ile Paris’in arasında yer alıyor. Birçok petrokimyasal endüstriye ev sahipliği yapan
Lyon, kimyasal alanda geçmişinden gelen bir zenginliğe sahip. Fransız iş dünyasının
merkezlerinden biri olan bu şehir, ayrıca Fransız gastronomisinin de merkezinde yer
alıyor.
Fransa’nın gastronomi başkenti olan kent, ülkenin en büyük üçüncü
şehri. Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bölgelere sahip olan şehirde 4. yüzyılda yapıldığı
düşünülen geçitler bulunuyor. Su kıtlığının yaşandığı dönemde inşa edilen geçitler halkın evlerinden
Saône Nehri’ne, ipek işçilerininse dükkânlarından tüccarlara ulaşmalarını kolaylaştırmış. Notre-Dame
de Fourviere Bazilikası ise şehrin önemli simge yapılarından. Dış kısmında Romanesk iç kısmı ise
Bizans mimarisi tercih edilmiş yapı, görünümünden dolayı yerel halk tarafından ‘‘ters duran fil’’
lakabıyla anılıyor. Fransa’nın en büyük parklarından, 117 hektarlık Parc de la Tete d’Or bu şehirde
bulunuyor. 1857 yılında açılan park içerisinde botanik ve hayvanat bahçeleri mevcutr. 1476 yılında
yapımı tamamlanan Saint-Jean Meydanı’nda bulunan Lyon Katedrali, şehrin simge yapılarından. Gotik
tarzda ve Romansk detaylarla inşa edilen yapı, 14. yüzyıldan kalma astronomik bir saate de sahipt.
Barındırdığı mekânlar ve atmosferiyle ön plana çıkan Trreaux Meydanı, Lyon’un simgelerinden biri.
Lyon Güzel Sanatlar Müzesi, Belediye Binası ve Bartholdi Çeşmesi gibi tarihi yapılar bulunan alan,
UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’de kendine yer bulmuş. Şehrin kuşbakışı izlenebileceği
Fourviere Tepesi’de şehrin bir diğer önemli noktası. Tepe üzerinde başta Notre-Dame de Fourviere
Bazilikası olmak üzere çok sayıda tarihi yapı ve kalıntıya ev sahipliği yapıyor.
Malatya, Doğu Anadolu Bölgesi’nin ekonomi yönünden en gelişmiş
kentidir. Malatya tarihte birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır ve dünyanın bir numaralı
kayısı üreticisidir.
Karasal ve Akdeniz iklimlerinin etkisinin görüldüğü bu şehrimizi ziyaret etmek için en
uygun dönem yaz mevsimidir. Malatya Kalesi, Aslantepe Höyüğü, Levent Vadisi, Malatya Pazarı muhakkak
ziyaret edilmelidir.
Sanayi Devrimi’nin önemli kentlerinden Manchester, yarım milyonu
aşan nüfusuyla pek çok sanat merkezine de ev sahipliği yapmaktadır; bunlar arasında Bridgewater
Hall Konser Salonu, Whithworth Güzel Sanatlar Galerisi ve Manchester Opera Evi en dikkat
çekenleridir.
Yıl boyunca bulutlu ve yağışlı bir havanın egemen olduğu Manchester, Ocak’tan Aralık’a
kadar turist çekmektedir. Şehre 14 kilometre uzaklıktaki Manchester Havalimanı üzerinden havayolu
ulaşımı gerçekleştirilmektedir. Castlefield, Chinatown, Manchester Katedrali, Manchester Town Hall,
John Ryland’s Kütüphanesi ve futbola meraklıysanız Old Trafford Stadyumu seyahatiniz boyunca
uğramanız gereken yerler arasındadır.
Büyüleyen mimarisi ve masalsı atmosferiyle Mardin, deyim
yerindeyse Güney Doğu’nun incisidir. Ünlü yazar Murathan Mungan’ın memleketi olan kent sadece
yerli turistleri değil, dünyanın pek çok ülkesinden gelen ziyaretçileri kendine hayran
bırakmaktadır.
Şehri ziyaret etmek için ideal zaman ilkbahar aylarıdır. Kent
merkezine 20 kilometre mesafedeki Mardin Havalimanı vasıtasıyla uçuşlar gerçekleştirilir. Mardin’i
ziyaret ettiğinizde Deyrulzafaran Manastırı, Mardin Kalesi, Zinciriye Medresesi, Kasımiye Medresesi,
Dara Antik Kenti ve Mardin Müzesi’ni keşfetmenizi tavsiye ediyoruz.
Marsilya, Fransa’nın Akdeniz sahilinde bulunan en önemli
kentidir. Ülkenin Paris’ten sonraki en büyük ikinci şehri olan Marsilya, tarihi kimliğiyle ve
kültürel çeşitliliği ile dikkat çekmektedir.
Marsilya hem Fransa’nın hem de Batı Avrupa’nın en eski şehri olma özelliğini taşımaktadır.
Şehir MÖ 600 yıllarında Massalia adıyla kurulmuştur ve kısa sürede Antik Yunan dünyasında önemli bir
liman kenti haline gelmiştir. Şehir Yunanlar ve daha sonra Romalılar için, Akdeniz medeniyetleri ile
Galya ve kuzeybatı Avrupa medeniyetleri arasında önemli bir geçiş ve ticaret noktası olarak
konumlanmıştır. Akdeniz ile kuzey bölgeleri arasında en büyük doğal koridor olan kent, zamanla
Fransa’nın en önemli limanlarından birisi haline gelmiştir. Ayrıca kentin önemini açıklayan bir
diğer özelliği, Fransa’nın üçüncü büyük kentsel bölgesi olarak günümüze kadar ulaşmasıdır.
Mimari ve tarih açısından daha ilk bakışta pek çok şey vaat eden
Milano’da hava sıcaklıklarının da bir hayli elverişli olması, burayı yılın her döneminde ziyaret
edilebilecek bir yer haline getiriyor. Lombardiya Bölgesi’nde kurulmuş Milano, İtalya’nın en
zengin ve en gelişmiş ikinci büyük şehri.
Dünyanın en büyük gotik dini yapılarından biri olan Duomo di Milano, şehrin en önemli
yapılarının başında geliyor. 1386 yılında inşasına başlanan katedral gerek siyasi olaylara gerekse
de tasarımında yapılan köklü değişikler neticesinde 1965 yılında bitirildi. Katedralin hemen yanında
ve Latin haçını çağrıştıran tasarımıyla Galleria Vittorio Emanuele 2, Milano’nun en önemli
yapılarından bir diğeri. Çelik iskelet ile desteklenmiş devasa cam kubbesiyle göz kamaştıran yapı
içerisinde birçok ünlü markaların dükkânları bulunuyor.
Milano Dükü 1. Francesco Sforza’nın
kente kazandırdığı bir yapı olan Santa Maria delle Grazie Kilisesi şehrin önemli simgelerinden biri.
1495-1407 yılları arasında Leonardo da Vinci tarafından çizilen ‘‘Son Yemek’’ isimli fresk bu
kilisede bulunmuyor. Şehir, Navinglio adında bir bölgeye sahip. Bu bölge, toplam uzunluğu 150
kilometreyi bulan kanallardan oluşuyor. Bölge içerisinde 33 kilometre uzunluğundaki Naviglio Pavese
ise şehrin en çok ziyaret edilen kanallarından biri. Son olarak şehrin simge yapılarından bir diğeri
de yine Milano Dükü 1. Francesco Sforza emriyle yapılan Sforzesco Şatosu. Bir askeri yapı olan şato,
Napolyon’un kenti ele geçirdiği döneme kadar Avrupa’nın en büyüklerinden biri olarak anıldı.
Doğu Anadolu Bölgesi’nin şirin kenti Muş doğal ve kültürel
zenginliklerin adresidir. Her yıl 29 Nisan’da düzenlenen Lale Festivali ziyaretçilere görsel bir
şölen sunmaktadır.
Kış aylarının oldukça sert geçtiği Muş’u ziyaret etmek için ilkbahar ve yaz aylarını tercih
edebilirsiniz. Şehre 18 kilometre uzaklıkta konumlanmış olan Sultan Alparslan Havalimanı üzerinden
uçuşlarınızı gerçekleştirebilirsiniz. Doğu Anadolu Bölgesi’nin saklı kalmış güzellikleri Muş’ta sizi
bekliyor. Malazgirt Kalesi, Kutsal Havariler Manastırı, Haspet Kalesi ve Murat Köprüsü’nü
keşfetmenizi öneriyoruz.
Berlin ve Hamburg’dan sonra Almanya’nın en büyük üçüncü şehri
olan Münih, Avrupa Birliği’ninse on ikinci en büyük şehri. Münih’in Almanca ismi “München” yani
eski dilde ‘keşişlerin yeri’ anlamına geliyor. Bu nedenle de Münih armasında bir rahip
bulunuyor. Kral Ludwig zamanından bu yana şehrin resmi renkleri siyah ve altın sarısı olmaya
devam ediyor. Münih, dünyanın en büyük on festivali arasında sayılan Oktoberfest’e ev sahipliği
yapıyor.
Şehrin en önemli noktalarından biri Marienplatz Meydanı. Birçok
tarihi yapıyı içinde barındıran meydan, geçmişten günümüze hep önemini hep korudu. Meydanın hemen
yanında ise Münih Katedrali olarak da anılan Frauenkirche bulunuyor. Katedrali ilginç kılan ise
maddi imkânsızlıklar neticesinde kuleleri başta olmakla birlikte diğer kısımları farklı yıllarda
bitirilmesi. İçerisine girdiğinizde Alman sanatının yüzlerce yıl içerisindeki değişimine dair önemli
ipuçları bulabileceğiniz St. Peter Kilisesi, şehrin bir diğer simgesi. Tarihi 12. yüzyıla kadar
uzanması nedeniyle şehrin en eski dini yapısı olarak kabul ediliyor. Neues Rathaus ya da dilimizdeki
adıyla Yeni Belediye Sarayı, meydandaki bir diğer önemli önemli yapı. Neo-Gotik stilde tasarıma
sahip yapının iç kısmındaki 400 oda bulunuyor. Şehirde bulunan İngiliz Bahçesi ise bir diğer önemli
nokta. Avrupa’nın en büyük kent parkları arasında sayılan İngiliz Bahçesi, Şehirde 3,7 kilometre
alan kaplıyor. Şehrin, 5 kilometre kadar kuzeybatısında bulunan Nymphenburg Sarayı günümüzde
görkemli bahçeleri ve bünyesinde barındırdığı müzeler sayesinde Münih’in en önemli cazibe
noktalarından biri. Şehirdeki gösterişli sahne şovlarına ev sahipliği yapan opera binası (Bayerische
Staatsoper), geçen yıllar içerisinde farklı nedenlerden birçok kez kullanılmaz hale gelse de
günümüzde aktif olarak kullanılıyor.
Bilimin, eğitimin ve bisikletin başkenti olarak bilinen Münster;
köklü bir tarihe sahip olmakla beraber uzun süredir bölgenin başkentliğini yapıyor. Ne zaman
kurulduğu bilinmeyen bu şehrin tarihi 6. yüzyıla kadar gittiği tahmin ediliyor. Şehir hala
Roma-Katolik Kilisesi’nin aktif merkezi olmaya devam ediyor. Kent alanlarının yüzde 65’i tarım
ve ormancılık faaliyetlerine ayrılmış.
Şehrin en önemli mekânlarından biri
Alstadt ya da diğer adıyla Eski Şehir Meydanı. Bu tarihi mekân yine şehrin önemli tarihi
yapılarından olan St. Lambert’s Klisesi ve St.Paulus Dom’a (Münster Katedrali) ev sahipliği yapıyor.
St. Lambert’s Klisesi 14. ve 15. yüzyılları arasında gotik tarz inşa edilmiş. Kilise aynı zamanda
kulelerinden sarkan üç adet demir kafesle de ünlü. Münster Katedrali 1225 yılında romanesk ve gotik
tarzda inşa edilmiş bir diğer önemli yapı. Katedralin dışarısında ise burçları gösteren bir
astronomik saat bulunuyor. Ayrıca 1803 yılında kurulan Münster Botanik Bahçesi şehrin bir diğer
önemli noktası. Bilimsel araştırmalar ve bitki hakkında tüm bilgiler için bir sınıf niteliğindeki
bahçede, değerli bitki türlerinin korunabilmesi adına pek çok çalışma yapılıyor. Son olarak, şehrin
simgelerinden bir diğeri, Aasee Gölü. 900 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulu göl, 2009 yılında
Avrupa’nın en güzel parkı seçildi.
Fransa’nın en büyük akarsularından Loire Irmağı üzerinde kurulan
Nantes, Fransa’nın batısında yer alıyor. Pays de la Loire Bölgesi’ne başkentlik yapan Nantes,
ülkenin en büyük altıncı şehri. Geniş yeşil alanları ve büyük parkları sayesinde Times
tarafından 2004 yılında “Avrupa’nın En Yaşanılır Kenti” olarak gösterildi. Uluslararası çapta
ünü olan Université de Nantes’e ev sahipliği yapan bu şehir, şehri sarmış olan kampüsleri ile
tam anlamıyla bir öğrenci şehri. Bununla birlikte şehir nüfusunun büyük bir çoğunluğunu
öğrenciler oluşturuyor.
Fransa’nın son gotik sitili katedrallerinden biri olan Nantes Katedrali, şehrin önemli
simgelerinden biri konumunda. Katedralin mimari açıdan dikkat çekici yanı ise solgun ve sade
duvarları ile tezatlık içerisindeki renkli vitray pencereleri. Arıca katedral, içerisinde 17. ve 19.
yüzyıldan kalma merdivenler ve orglar barındırması, süslemeli tavanı, bronz avizeleri ve farklı
dönemlere ait benzersiz resimleriyle ilgi çekiyor. Şehrin önemli simgelerinden bir diğeri ise
Birttany Dükler Kalesi. 500 metre yüksekliğindeki duvarları ve yedi adet kulesi ile sadece şehrin
ortaçağdan kalma önemli bir yapısı değil aynı zamanda yerel Nanteslılar için de bir buluşma noktası.
Şehirdeki bir diğer önemli nokta ise Nantes Botanik Bahçeleri. 17 dönümlük 500’ün üzerinde farklı
bitki ve çiçeğin yer aldığı bahçelerde en dikkat çekenler ise kamelya ve manolyalar. 2000 yılında
Botanical Garden of Europe tarafından akredite edilen park aynı zamanda en büyük beş Victoryan stili
parklardan da biri. Şehrin simge yapılarından bir diğeri ise 18. yüzyıl sonlarında yapılan Graslin
Tiyatrosu. Tiyatro, sadece sergilenen oyunlar ve operalarla değil aynı zamanda nefes kesici Roma ve
Yunan mimarisiyle de dikkat çekiyor.
İngiltere’nin kuzey doğusunda konumlanmış Newcastle upon Tyne ya
da bilinen ismiyle Newcastle, Tyne nehrinin kıyısındadır.
İngiltere’nin ironik kültür ve eğlence merkezlerinden birisi olan kent, ülkenin diğer
şehirlerine kıyasla daha hesaplıdır. Şehrin yerlileri, İngilizce’yi ’’Geordie’’ aksanıyla
konuşurlar. Tyne Köprüsü, Nobby’s Head, Greys Anıtı, Orta Çağ’dan kalan kale surları ve şehre adını
veren Newcastle uğramanız gereken çekim noktalarıdır. Newcastle Havalimanı, kent merkezine 10
kilometre uzaklıktadır.
Almanya‘nın Bavyera Eyaletine bağlı olan ve nüfusunun yüzde
4.5’ini Türkler tarafından oluşan Nirnberg, eyaletin en büyük yüzölçümüne sahip ikinci şehri.
Noel zamanı badem ve zencefil ile yapılan Lebkuchen, bu şehrin en meşhur ve geleneksel
kurabiyesi, denemeyi unutmayın.
Şehrin duvarları ile birlikte ele alındığında Avrupa’nın ele geçirilmesi en zor ortaçağ askeri
yapılarından biri olan Kaiserburg Kalesi şehrin önemli noktalarının başında geliyor. Yapımına 1240
yılında başlanıp ancak 1477 yılında tamamlanan tarihi Saibnt Lorenz Klisesi, gotik mimarisinin en
güzel örneklerinden biri kabul ediliyor. Şehrin en önemli yapılarından biri de Nürnberg Klisesi. 4.
Charles’in emriyle yapılan kilise, çok sayıda ortaçağ koleksiyonunu bünyesinde barındırmasının yanı
sıra 1948 yılından beri Noel Pazarı’nın açılış seremonisine ev sahipliği yapıyor. Almanya tarihinin
en önemli sanatçıları arasında sayılan Albert Dürer’in 1528 yılında vefat ettiği ev olan Albert
Dürer’s House bu şehirde ve 1871 yılından beridir müze olarak kullanılıyor. 1582 yılında kurulmuş
olan Cermen Ulusal Müzesi yine bu şehirde. Bir kısmı yeni bir kısmı ise tarihi yapılardan oluşan
müzenin bulunduğu sokak üzerinde 1993 yılından yapılan İnsan Hakları Yolu anıtı yer alıyor. Şehrin
önemli simgelerinden bir diğeri ise mimari ve manevi özellikleriyle ön plana çıkan Güzel Çeşme.
Orijinali Cermen Ulusal Müzesi’nde bulunan Güzel Çeşme (Schöner Brunnen) Heinrich Beheim tarafından
tasarlanmış ve 1385-1396 yılları arasında 19 metre yükseklikte Gotik tarzda inşa edilmiş. Son
olarak, şehrin önemli simgelerinden bir diğer ise Erdemler Çeşmesi. Erdemler Çeşmesi (Fountain of
Virtue), yuvarlak katlardan oluşuyor. Sırasıyla üç dini, üç din dışı erdemi simgeleyen heykellerin
bulunduğu çeşmede yedinci erdem olan “adalet” ise en üst kısımda bulunuyor. Erdemlerin aslan, çocuk,
çapa ve lamba gibi figürlerle temsil edildiği çeşme, estetik bir görünüme sahip.
Oslo
Ülke
Norveç
Vize
Schengen
Dil
Norveççe. İngilizce de bilinen yaygın diller arasındadır.
İskandinavya’nın dördüncü büyük şehri ve başkentliğini yaptığı
Norveç’in en büyük şehir olan Oslo, dünyanın en pahalı şehirleri sıralaması arasında yer alıyor.
Norveç destanlarına göre 1049’da Harald Hardråde (III. Harald) tarafından kurulmuş ise de
Oslo’daki yerleşimler taş devrine kadar gidiyor.
1299 yılında inşa edilen Akershus Fortress, şehrin en önemli tarihi yapılarından. Şehrin başkenti
olmasıyla birlikte inşasına başlanan kale, bir süre hapishane olarak kullanılsa da şimdilerde Norveç
Silahlı Kuvvetler ve Norveç’in Direnişi müzelerine ev sahipliği yapıyor. 1949 yılında tamamlanan
Vigeland Sculpture Park ise şehrin bir diğer önemli noktası. Adını ünlü heykeltıraş Gustav
Vigeland’tan alan park, aynı zamanda ünlü heykeltıraşın 212 eserine de ev sahipliği yapıyor. Kentin
önde gelen kültürel merkezlerinden biri olan Oslo Opera Binası, kültürel faaliyetlerin yanı sıra
mimari güzelliğiyle de ön plana çıkıyor. Şehrin en önemli yapılarından bir diğer ise
Vikingskipshuset ya da bir diğer adıyla Viking Gemi Müzesi. Vikinglerle ilgili yiyecek-içecek
kapları, mücevherler, mobilyalar ve savaş eşyalarının sergilendiği müze, Viking kültürü ile ilgili
kapsamlı bilgiler veriyor. Oslo Katedrali, 1697 yılından bu yana kullanım halinde. Dini
faaliyetlerin yanı sıra halka açık etkinliklere de ev sahipliği yapan katedral, bünyesinde 18.
yüzyıldan kalma eserler barındırıyor. Nobels Fredssenter ya da bir diğer adıyla Nobel Barış Merkezi,
Nobel Barış Ödülü’ne ve temsil ettiği değerlere vurgu yapan etkinliklere sahne oluyor.
Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet’inin Detmold iline bağlı
Paderborn’un ismi, Pader Nehri ve “kaynak” anlamında “born” kelimelerinden ortaya çıkmış. Pader
Nehri, Paderborn Katedrali’nin yanında bulunan yaklaşık 200 kadar su kaynağından doğuyor.
Şehrin en ilgi çekici müzelerinden biri olan Piskoposluk Müzesi’nde yer alan Wunder Roms sergisi,
her yıl binlerce yerli ve yabancı turiste kapılarını açıyor. Şehirde bulunan Kreuzgang Manastırı
gerek tarihi gerekse de ihtişamı ve mimarisiyle önem teşkil ediyor. Almanya’nın en iyi teknoloji
müzelerinden biri bu şehirde. 6 bin metrekare üzerine kurulu Heinz Nixdorf Museums Forum, ülkenin
bilgi teknolojileri alanındaki serüveniyle ilgili bilgi veriyor. Şehir aynı zamanda 16. yüzyıldan
günümüze varlığını koruyan Archdiocese Diocesan Müzesi’ne sahip. Müze hizmet vermeye başladığı
günden beri ülkenin en değerli tabloları sergiliyor. Aziz Mary Heykeli, şehrin simgelerinden biri
haline gelmiş önemli bir yapıt. Roma Katolik Kilisesi için merkezi bir role sahip Mary Heykeli
şehrin tam ortasında yer alıyor. Ayrıca, Rönesans Dönemi’nden kalma tarihi yapılarından biri olan
Neuhaus Kalesi, şehirde bulunan 16. yüzyılın en ihtişamlı mimarilerinden biri.
Fransa‘nın başkenti ve Île-de-France Bölgesi’nin merkezi olan
Paris, Sen Nehri’nin üzerine kurulu. Tüm dünyada anıtları, sanatsal ve kültürel yaşamı ile
bilinen Paris aynı zamanda dünya tarihinde önemli bir şehir olmakla birlikte başlıca ekonomik ve
politik merkezler arasında yer alıyor. Moda ve lüksün dünya başkenti olan Paris, “Işık Şehir”
(Ville Lumière) diye de anılıyor. Paris şehrinin özlü sözü Latince “Fluctuat nec mergitur” yani
“sallanır ama batmaz”. Buna ithafen de Paris’in armasında bir gemi bulunuyor.
Sadece kentin değil aynı zamanda Fransa’nın da sembolü haline gelen Eyfel Kulesi burada yer alıyor.
Tasarımı Gustave Eiffel tarafından yapılmış kule, 324 metre yükseklikte. Fransa’nın en önemli dini
yapısı olan Notre Dame Katedrali bu şehirde bulunuyor. Gotik tarzda inşa edilen katedral, kapısının
önünden geçen yolun ‘‘Kilometer Sıfır’’ olarak adlandırılması, Hz. İsa’nın dikenli tacına ev
sahipliği yapması ve aynı anda dokuz bin kişinin ibadet edebilmesi gibi nedenlerle büyük bir öneme
sahipt. Dünyanın en önemli müzelerinden biri olan Louvre Müzesi de Paris’te bulunuyor. Denon,
Richelieu ve Sully isimli üç ayrı kanadı bulunan müzede başını Mona Lisa, Milo Venüsü, Marly
Atları’nın çektiği 35 bine yakın eser sergileniyor. Ayrıca Paris, Pablo Picasso, Salvador Dali,
Claude Monet, Vincent Van Gogh gibi isimlerin geçmişte kullandıkları stüdyolara ev sahipliği
yapıyor. Bu stüdyoların bulunduğu bölgeye Ressamlar Tepesi (Montmarte) deniyor. Paris’in en ünlü ve
lüks caddesi olan Şanzelize, XIV. Louis’nin bahçıvanı Andre Le Notre tarafından Tuileries
Bahçesi’nin manzarasını değiştirmek ve geliştirmek için 1667 yılında yaptırılmış. Ününü ise
caddelerinde bulundurduğu lüks giyim mağazaları, kafeler, restoranlar ve Zafer Takı’na borçlu.
Şehirde 1875 yılında inşa edilen 1970 koltuklu Opera Binası (Opéra national de Paris) bulunuyor. Son
olarak 20 bin kişinin aynı anda barınabileceği bir kapasiteye ve aynı zamanda da Rönesans ve Barok
mimari ile tasarlanan bahçeleriyle Versay Sarayı, şehrin en önemli simgelerinden biri.
İsmini Rotte Irmağı’ndan alan ve Hollanda‘nın güneybatısında
bulunan Rotterdam, Amsterdam’dan sonra nüfus olarak ikinci büyük şehir olsa da, yüzölçümü
Amsterdam’da daha büyük. Avrupa’nın en büyük limanını bünyesinde barındıran Rotterdam, dünyanın
dört bir yanından getirilen kargoların kıtaya kuzeyden giriş noktası.
Maaskant Floriade tarafından bir gözlem kulesi olarak tasarlanan ve 1960‘da inşa edilen Euromast;
Rotterdam’ın simgeleri arasında yer alıyor. 2010 yılında anıt eser olarak kullanılmaya başlanan kule
yüksekliği sebebiyle büyüleyici bir manzara sunuyor. Ayrıca, zirvesinde komşu kentleri bile
görebilmek mümkün. 1970 yılında mimar Piet Plom tarafından tasarlanan Kübik Evler (Cube House) yine
bu kentte yer alıyor. Bir diğer önemli nokta ise Museum Boijmans Van Beuningen. Müze, Rembrandt, Van
Gogh, Leonardo Da Vinci, Cornell, Rubens, Dali, Magritte ve Kokoschka’nın seçkin eserleri de dahil
olmak üzere gelmiş geçmiş büyük ustaların 140 binden fazla eserini barındıran, dünyanın en büyük
koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapıyor. 1449-1525 yılları arasında inşa edilmiş olan
Roterdam’ın ilk taş binası Grote of Sint Laurenskerk, içerisinde birçok önemli olay gerçekleşmesi
nedeniyle Roterdam için önem taşıyan bir kilise. Dünyanın en uzun asma köprüsü olan Erasmus Köprüsü
(Erasmusbrug) şehrin merkezinde bulunan Nieuwe Nehri’nin üzerinde yer alıyor.
Orta Karadeniz Bölgesinin en büyük kenti olan Samsun, Ulu
Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı kent olması
sebebiyle özel bir anlama sahiptir.
Şehre sene boyunca yağışlı ve çoğunlukla
ılıman bir iklim hakimdir. Gazi Müzesi, Kabaceviz Şelalesi, Akdağ, Sarıgazel Parkı, Tütün İskelesi
gibi noktalar muhakkak görülmesi gereken noktalardır. Samsun merkezli uçuşlar, Samsun Çarşamba
Havalimanı üzerinden gerçekleştirilmektedir.
İsveç’in başkenti ve en büyük şehri olan Stockholm aynı zamanda
idari olarak Stockholm Şehri resmi adıyla Stockholm Bölgesi’ne bağlı. Euromonitor’e göre
Stockholm, yıllık 1 milyonun üzerindeki turist sayısıyla İskandinavya’da en çok ziyaretçi alan
şehirlerin başında geliyor.
Temelleri 1252 yılında atılan Gamla Stan (Eski
Şehir), komşusu Riddarholmen Adası ile birlikte şehrin en dikkat çekici yapılarına ev sahipliği
yapıyor. Eski şehir içerisinde ise Kraliyet Sarayı, Stockholm Katerdrali, Parlamento Binası ve Nobel
Müzesi bulunuyor. Djurgarten Adası’nda yer alan Vasa Müzesi ise bir diğer önemli nokta. Müzede, 17.
yüzyıldan kalma ihtişamlı bir gemi ve onun sanat koleksiyonu sergileniyor. 600 odalı Stockholm
Sarayı yine bu kentte bulunuyor. Saray, günümüzdeki görünümüne büyük oranda 18. yüzyıldaki yenileme
çalışmaları sonucunda kavuşmuş. Kraliyet ailesinin halen daha kullanımında olan sarayda beş farklı
müze alanı yer alıyor. 1520’de gerçekleştirilen Stockholm Katliamı’na şahitlik eden Stortorget
üzerindeki Nobel Müzesi, ödüllerin verilişinin 100. yılına denk gelen 2001 yılında ziyarete açılmış.
Eski binası içerisinde faaliyet gösteren müze binası aynı zamanda İsveç Akademisi ve Nobel
Kütüphanesi’ne de ev sahipliği yapıyor. Bir diğer önemli nokta olan Östermalms Saluhall ya da diğer
adıyla Östermalm’ın Pazaryeri, yerel mutfak kültürünü tüm ayrıntılarıyla tanıtmayı amaçlayan bir
gastronomi merkezi.
Stuttgart, Almanya’nın en büyük altıncı şehri. Bir endüstri
şehri olması rağmen tarihi dokusunu çok güzel bir şekilde korumayı başaran Stuttgart, birçok
kale, saray ve çeşitli tarihi binaları içinde barındırıyor.
Şehrin en çok
ziyaret edilen yeri Noel pazarları, kutlamalar ve konserler gibi pek çok sosyal etkinliğe ev
sahipliği yapan Schlossplatz meydanı. Kentin en büyük meydanı konumunda olan alan, uzun bir süre
askeri amaçlı kullanıldıktan sonra 1918 yılında halkın kullanımına açılmış. Kentin en işlek noktası
olan meydanda ise Württemberg Kralı 1. Wilhelm’in 60. doğum günü anısına dikilmiş Concordia Heykeli
ve Melek Çeşmesi bulunuyor. Geçmişi 10. yüzyıla kadar uzanan ve etrafı hendeklerle çevrilerek
savunma amaçlı kullanılan Altes Schloss (Old Castle Stuttgart) kalesi yine burada yer alıyor.
Württemberg kontunun bu kaleyi ikametgâh olarak seçmesinin ardından, kent merkezindeki tarihi yapı
genişletilerek saray olarak kullanılmaya başlanmış. Şehrin kuzeyindeki bir şato içerisinde yer alan
Wilhelma Hayvanat ve Botanik Bahçesi, bahçesinde 1.200 hayvan ve 6.000 bitki türüne ev sahipliği
yapıyor.
Başta Göbeklitepe olmak üzere onlarca tarihi ve doğal güzelliğe
beşiklik yapan Şanlıurfa, mutfağıyla da oldukça meşhurdur. Efsanelere göre Şanlıurfa’nın Nuh
Tufanı’nın ardından kurulan 11 şehirden biri olduğu söylenmektedir.
Sene boyunca ziyaret edebileceğiniz kadim kente GAP Havalimanı’nı kullanarak
ulaşabilirsiniz. Balıklıgöl, Göbeklitepe, Halfeti, Tarihi Kapalı Çarşı, Harran ve Bedesten’i
görmeden ziyaretinizi tamamlamayın.
İran’ın en büyük kenti Tahran, yüzlerce senelik bir kültür
yatağıdır.
Farklı uygarlıkların harmanlandığı şehrin cazibe noktaları şöyle sıralanabilir: Gülistan
Sarayı, Niavaran Sarayı, Azadi Anıtı, Halı Müzesi, Milad Kulesi, Ulusal Botanik Bahçesi, Mellat
Parkı, Reza Abbasi Müzesi. Uçuşların gerçekleştirildiği Uluslararası İmam Humeyni Havalimanı
Tahran’a 40 kilometre uzaklıktadır.
İsrail’in ekonomi merkezi olan Tel Aviv, İsrail Borsası’na da ev
sahipliği yapıyor. Ayrıca şehirde birçok şirket ve araştırma merkezleri bulunuyor. Şehir,
sürekli akan trafiği ve sürekli açık olan mağazaları nedeniyle “Uyumayan Akdeniz Şehri” olarak
anılıyor. Bir finans, sanat ve iş merkezi olan Tel Aviv, Orta Doğu’nun en büyük ikinci kent
ekonomisine sahip. Bölgedeki en pahalı şehir olan Tel Aviv, tüm dünyadaki on dördüncü pahalı
bölge olarak kayıtlara geçmiş.
Tel Aviv, Bir diğer ismi Eski Yafa olan 4000 yıllık Old Jaffa şehrine ev sahipliği yapıyor.
Dünyanın en eski liman kentlerinden biri olan Old Jaffa, tarihi dokusuyla ziyaretçisini zamanda
yolculuğa çıkaran bir kent. İbranicede “Tanrının oturduğu yer” anlamına gelen Nefe Tzedek ise
şehirdeki bir diğer önemli nokta. Yafa kenti surlarının ötesinde kurulan ilk Yahudi semti olmasıyla
meşhur olan Nefe Tzedek aynı zamanda Tel Aviv’in kökeninin dayandırıldığı yer olarak da ifade
ediliyor. Tel Aviv, 1978’de kurulmuş olan Yahudi Diaspora Müzesi’ne (Beit Hatfutsot) ev sahipliği
yapıyor. Oldukça yenilikçi ve modern bir bakış açısıyla tasarlanan müze; aile, topluluk,
uluslararası, kültür, inanç ve dönüş isimleriyle, altı adet tematik kata ayrılmış. Ayrıca, müzenin
her yerinde teknolojiden faydalanılmış ve projektörler yardımıyla oldukça ilginç bir müze deneyimi
oluşturulmuş.
Tarihi boyunca önemli ticaret yollarının üzerinde bulunmuş
Tiflis, MS 5’inci yüzyılda kurulmuş, Gürcistan’ın en büyük kenti ve başkentidir.
Gürcistan’ın ekonomik, politik ve kültürel merkezi olan şehir çok sayıda kurumu, aynı
zamanda önemli mimari eserleri barındırıyor. Adalet Evi, Başkanlık Sarayı, Barış Köprüsü, Rhike Park
konser salonu gibi çok sayıda modern ve geleneksel mimari örneği yapı kentte
görülebilir.
Tarihi kent merkezi ve çevresinde bulunan önemli tarihi yapılar da yine kenti
ziyaret eden turistlerin yoğun olarak uğradı mekânlar arasında yer alıyor. Kente tepeden hâkim
Narnika Kalesi ve yanı başında kentin simgesi haline gelmiş, Tiflis’in her noktasında görülebilen
Kartlis Deda heykeli de yine bu tepede bulunuyor.
Yıl boyunca çoğunlukla yağmurlu bir havaya sahip olan Trabzon,
tarihi ve doğal güzellikleriyle seyahatseverlere benzersiz bir deneyim yaşatır.
Seyahatiniz boyunca Atatürk Köşkü, Sümela Manastırı, Uzungöl, Kostaki Konağı, Kayabaşı
Tabiat Parkı, Bakırcılar Çarşısı ve Hamsiköy’ü ziyaret etmeniz önerilir. Havayolu ulaşımı şehir
merkezine 5 km uzaklıktaki Trabzon Havalimanı üzerinden sağlanır.
Vardar Nehri yatağına kurulu 6000 yıllık bir kent olan Üsküp,
Kuzey Makedonya’nın başkentidir.
Şehrin ortasından geçen Vardar Nehri ve çevresi çok sayıda tarihi ve kültürel cazibeyi
barındırıyor. Bazı kaynaklarda Mimar Sinan’ın yaptığı söylenen şehir merkezindeki Taş Köprü ve
çevresinde bulunan Rahibe Teresa Evi, Makedonya Arkeoloji Müzesi gibi noktalar kent merkezini
turistik açıdan cazip hale getiriyor.
Farklı medeniyetlerin etkisi altında kalan şehirde çok
sayıda Osmanlı eseri bulmak da mümkün. Davut Paşa Hamamı, Mustafa Paşa Cami, Türk Çarşısı gibi
önemli cazibeler de kent merkezinde bulunuyor. Kentin kuzeyinde bulunan, halen aynı isimle anılan
Türk Çarşısı, Türk ziyaretçilerin gözde mekânlarından biri. Türk Çarşısı aynı zamanda İzmirli
ziyaretçiler için Kemeraltı’na benzerliğiyle şaşkınlık uyandırabilir.
Van, Türkiye’nin yüz ölçümü bakımından 6. geniş şehridir. Kış
mevsiminin oldukça sert geçtiği kent, Doğu Anadolu Bölgesi’nin en kalabalık yerleşim birimi
unvanına da sahiptir.
Havayolu ulaşımı, kent merkezine 8 kilometre uzaklıktaki Ferit Melen Havalimanı üzerinden
sağlanmaktadır. Doğal güzellikleriyle çevre şehirler arasında bir adım öne çıkan Van’ı ziyaret etmek
için ideal zaman ilkbahar aylarıdır. Van Gölü, Van Kalesi, Akdamar Adası, Muradiye Şelalesi ve
Bahçesaray Travertenlerini keşfetmenizi tavsiye ediyoruz.
Viyana, Avusturya‘nın başkenti ve en büyük şehri olmakla beraber
aynı zamanda da ülkenin dokuz eyaletinden yüzölçümü bakımından en küçüğü konumunda. Viyana,
OPEC, AGİT ve Uluslararası Atom Enerjisi Örgütü gibi uluslararası önemli kuruluşlara da ev
sahipliği yapıyor.
Şehrin en eski tarihi yapılarından Hosbourg Sarayı tüm
ihtişamıyla şehrin merkezinde yer alıyor. 13. yüzyılda da inşa edilmiş bir ortaçağ kalesi olan
Saray, Marie Antoinette’nin de doğum yeri. Günümüzde büyük bir bölümü Cumhurbaşkanlığına tahsil
edilmiş olsa da üç bölümü müze olarak kullanılıyor. Viyana’nın merkezinde Avusturya’nın en güzel
gotik yapısı olarak öne çıkan 1147 yılında inşa edilmiş Aziz Stefan Katedrali yer alıyor. Katedralin
güney tarafındaki 136 metre yüksekliğindeki kule bir çana sahip ve bu çan Türk Çanı olarak anılıyor.
Viyana’yı Kuşatması sonrasında Osmanlı ordusunun geride bıraktığı metallerinde eritilip yapılması
nedeniyle bu ismi almış. Sıradışı görünüşüyle Gaudi’nin eserlerine benzetilen Hunderwaaser Evi ise
şehrin bir diğer önemli noktalarından biri. Ekspresyonist mimarinin tüm özelliklerini yansıtan
yapının bünyesinde 53 daire, 4 dükkân ve tümü toprak zeminli 16 özel teras bulunuyor. Yıl boyunca
çeşitli repertuarlarla seyircisinin karşısına çıkan ve 1861-1869 yılları arasında Neo-Rönesans
stilinde inşa edilmiş Opera Binası, Büyük Merdiven, Schwind Fuayesi ve çay salonuyla yoğun ilgi
görüyor. Kentin en popüler alışveriş merkezlerinden biri olan Grabben Caddesi de bünyesinde 17. ve
18. yüzyılda inşa edilmiş birçok yapıya ev sahipliği yapıyor. Bu yapıların başında 1679 yılında inşa
edilmiş Veba Sütunu geliyor. Eser, 1679 yılında yaşanan salgında şehri terk eden İmparator 1.
Leopold’un isteği ile hazırlanmış.
İsviçre’nin en ferah şehirlerinin başında gelen Zürih,
Avrupa’nın merkezindeki konumuyla seçkin bir tatil alternatifidir.
Alp Dağları’na oldukça yakın olan şehir kış sporlarına tutkun bireyleri fazlasıyla
cezbediyor. Bunun yanında Zürih Gölü, Grossmünster, Uetliberg, Bahnhofstrasse, Kunsthaus Zürih,
Niederdorf ve Rietberg Müzesi uğramanız gereken çekim noktaları arasında yer alıyor. Zürih’e
havayolu ile ulaşım Uluslararası Zürih Havalimanı vasıtasıyla sağlanıyor.